Yalanların bedeli nedir?
Onları doğruyla karıştırmamız değil. Asıl tehlike şu ki yeterince yalan duyarsak, doğruyu artık hiç tanımayız. O zaman ne yapabiliriz? Geriye doğruyu ummaktan vazgeçip hikayelerle yetinmek kalır sadece.
Sevdiklerinin yalanını, sevmediklerinin gerçeğine değiştirmek istemiyorlar.
Bir belediye başkan adayının Arnavutköy ilçesi ziyaretinde buna benzer bir olay ile karşılaştık. Kendilerine yapılmasını kesinlikle istemedikleri bir şeyi başkalarına rahatlıkla yapabiliyorlar.
Çamur at izi kalsın…
Bu olay tür olaylar, parti, dil, din ırk gözetmeksizin, kimin başına gelirse gelsin desteklenmemelidir. Siyaseti; iftira ve yalanların arkasına sığınıp yapmalarını göz ardı edemeyiz.
Bu tür siyaset yapıp sonrasında “gerekirse Allah’tan af diler (tövbe istiğfar), yanlışlarımızdan kurtuluruz” demek dini de hafife almaktır.
Ünlü Alman filozofun da dediği gibi,” Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o'dur”.
Bugün yapılan siyaset “Ya bizdensin ya da hain” düşüncesini görüyoruz. Yaptığım bu açıklamalardan sonra bende ya Pkk’lı, ya Fetö’cü ya da dinsiz bir insan olarak görüleceğim. Ama inandığım doğruları yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Bazı insanlar gibi; doğrulara inanmamak için ise çaba sarf etmeyeceğim.
Ülke ekonomisinin kötü olduğu bu zamanlarda, halkın hiçbir şeyi tahammül edemeyeceği, tabiri caizse “canlı bomba” gibi dolaşan bu insanlar için artık yapıcı bir siyaset izlenmesi gerekir…
Siyaset konuşulan her zaman, boşa harcanan zamanımızdır. Artık herkesin düşünce ve görüşlerine saygılı olup, seçimi geride bırakmalıyız. Ülkemiz için daha faydalı konular, projeler bulmamız gerekiyor.
Aksi takdirde gidişimiz hep geriye olacaktır...
Siyasetin politika ile ayrışması bizi doğruya yaklaştırır.
Siyaset kazanır fakir aç kalır
Doğru maalesef.