İnsanlık âlemi olarak biliyoruz ki, tüm Dünya’da son günlerin en önemli gündemi Rusya-Ukrayna savaşı. Aslında “savaş” kelimesi bu adil olmayan vahşi durumu ne kadar ifade eder bilemiyorum. Elbette bu asırda savaşında bir hukuku, gerekçesi ve adaleti olmalı. Bu çirkin istila hareketini birçok cihetten incelemek, analiz etmek, değerlendirmek ve yorumlamak mümkün. Zaten bunu yapanda çokça “bilmiş” insanlar, elbette ki eli öpülesi gerçek uzmanlarda mevcut. Bende her insan gibi bu adil olmayan çirkin ve kirli istila hareketinin bir an ön ce bitmesini; özellikle “masum çocukların” ve suçsuz insanların, kadınların ölümlerinin nihayete ermesini temenni ediyorum.
Benim bu husustaki değerlendirmem, misyonumuz olan İLAHİ FARKINDALIK zaviyesinden gördüğüm çok farklı durumlar üzerinden olacaktır. Bu çirkin hadiseye İLAHİ FARKINDALIK penceresinden baktığımızda gördüğüm ilk şey, insanlık âlemi olarak bizim hala vahşi ilkellikten kurtulamadığımız gerçeğidir. Buradan bakıldığında bu vahşiyatın son geldiği nokta insanlığın kadim tarihinde rastlanılmamış bir acımasız pervasızlıkla insanların topluca öldürülmesi ve yaşam alanlarının en ağır bombardımanlarla yok edilmesidir. Bu hali hiçbir gerekçe telafi edemez. Doğal olarak ta bu etkinin komşumlar başta olmak üzere tüm Avrupa ve dünyamızı olumsuz yönde etkilemesi ve nerede duracağının bilinememesidir. En acısı da şu an çok bilmiş abilerin ve genel olarak ta insanlık aleminin dikkatini çekmeyen ve sonuçları asırlarca sürecek olan oluşturulan psikolojik travmadır. Bu mevcut durumu burada dondurup da yine hasta ruhlu insanların yıllar önce kendi egolarını ve hasta ruhlarını tatmin etmek ve sultalarını vahşi bir baskı ile kabul ettirmek için başlattıkları Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu’yu kan gölüne döndüren savaşların batı başta olmak üzere dünya insanlığının görmemesi gerçeğidir. Bu trajik farkındalık, batı dünyasının meşhur TV kanallarının ünlü savaş spikerlerinin farkında olmadan sarf ettikleri “onlar Suriyeli veya Iraklı insanlar değil renkli gözlü sarışın çocuklar” yorumlarda ayan beyan ortaya konulmuştur. Yeniden “psikolojik travmaya” dönecek olursak şu anda anne karnında olan bebekler dâhil, bu korkunç olayın mağdurlarının bilinçaltlarında tarifi ve telafisi mümkün olmayan çok trajik bir incinmişlik var. Ömrünü bilinçaltının önemini ve değerini anlatmaya vakfetmiş bir insan olarak oralarda neler olduğunu çok iyi biliyorum. Bana göre bu savaş en kısa zamanda mutlaka bitecek. Ancak hasta ruhunun, tatminsiz egosunun kurbanı olan ve tüm insanlık âlemine onarılmaz yaralar açan despotların kestiremediği akıllara durgunluk verecek, nesiller boyu sürecek asıl savaş zihinlerde ve ruhlarda devam edeceğidir. Şu an annesinin karnında onun korkunç duygularına gark olmuş ve belli bir süre sonra doğacak bebekler başta olmak üzere tüm mağdurların ömürleri ve onların nesillerinin bilinçaltında kin, nefret ve intikam duygusu ile nesiller boyu sürecektir. Dünya insanlığının bu korkunç travmayı atlatması çok kolay olmayacak belki yüzlerce yıl atadan evlada bir “düşman” profili olarak miras kalacaktır.
Bu hakikat aklı eren herkesin tahmin edebileceği bir durumdur. Şimdi bu hususun bize yansıyışına ve doğal olarak “Ayçiçek yağına” nasıl sirayet ettiğini İlahi farkındalık zaviyesinden değerlendirelim. Toplumların milletlerinde insanlar gibi hafızalara vardır. Bütün milletlerin dünya insanlığının da “kolektif bilinci” ortak hafızası vardır. Biz Sıfır Noktası Enerjisi ve manyetik hipnoz eğitimlerinde “Morfik alanlar ve Morfik rezonanstan” bahsediyoruz. Bizim millet olarak ortak hafızamızda bir “kıtlık bilinci” mevcut. Üç kıtaya hükmeden bir imparatorluk bakiyesi olarak yüzyıllarca maruz ve mağdur olduğumuz savaşlarda kaybettiğimiz talihsiz nesillerin çocukları, torunlarıyız. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız bilinçaltımızda korkunç bir savaş sendromu hala mevcut. Bu hakikat kıtlık bilinci ile birleşince dehşetli bir biriktirme, toplama kısacası stokçuluk yapma eğilimine hazır hale getiriyor. Biz dedelerimizin verdiği savaşın hala mağdurlarıyız ama farkında değiliz. Zira tekrar söylüyorum, bilinçaltı denilen o muhteşem yapı hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bu hali bizden çok daha iyi bilen zihin mühendisleri, bilinçaltı programcıları ve karanlık dünyanın vahşi neferleri esasında bizim duygularımızı bombardımana tutarak kendi kirli amaçları, karanlık ideolojileri, her şeyi mubah sayan ahlaksız ticaret anlayışları ile bütünleştirerek bize karşı kullanıyorlar. Ki… Asıl savaş bu cepheden kazanılıyor. Bizim milli hafızamızda kayıtlı, kıtlık bilinci, stokçuluk ve hatta karaborsacılık gibi insanlık suçu sayılacak kadar önemli duygular hortlatılarak, her zaman yaptıkları gibi korku, endişe, panik oluşturup, toplumsal bir infiale ve kaosa sürüklenmek isteniyor. Bizim aklı başında insanlar olarak asıl fark etmemiz gereken husus tam da budur. Ayçiçek yağı bahane maksat kaos ve kargaşa çıkarmak. Yarın başka bir gıda maddesi malum çevrelerce servis edilecektir. Bu kirli ve tehlikeli oyunlara dikkat edip. Sosyal medya da ve medyada bu maksada matuf haberlere, görüntülere ve bunların arkasından koşan spikerlere programcılara ve yapımcılara baktığınızda hakikati fark edeceğiz. Ayçiçek yağı stokçuluğundan, karaborsasından kazanılacak para onları zengin etmeyecek, böyle yapanlar en değerli varlıklarını; ruhlarını şeytana hibe ettiklerini er geç anlayacaklardır.
Bu konu çok daha farklı cihetlerden incelenmeli ve insanlarımızın kolektif bilincine yapılan ve yapılacak olan kanlı müdahalelere karşı önlemler alınmalıdır. Ön önemli ve değerli müdahale insanlarımızı bilinçlendirecek TV. Programları yapılmalı. Her şeyi bilen abiler birazda bu hususta kafa yormalılar. BİZİM BİLİNÇALTI ZİHNİMİZ KİMLERİN KONTROLÜNDE.
Esselam ve de vesselam.
Bayram ERSOY